Özsorgulama
Kendine göre az, topluma göre çok eğitilmiş bir kapasite aşımı var. İnsanın hayatını zora sokan...

Şöyle söyleyeyim; hep bir arada, bir derede. Yorucu ve ağır bir maske ile... Bu kabulleniş, gururu bıraktırır ve bazen hüzün yaratır.

Bilinç ötesi bir kontrol kendini dinletir...
Çünkü kalamaz insan paçaları sıvamadan,
Çünkü derin bu dere.

- İkisinden birisi ama hangisi?

Değil soru anlamadın...
Yaşamda, kendin olamadın,
Çünkü sorun daha da tekil.
Bir başkasını bulamadım...

Hisler:
Yalnızlık, bıkkınlık, keder, yetersizlik, öfke, kargaşa, çaresizlik, huzursuzluk...

Ne oluştu?
Yeni ülkeler, diller ve lehçeler, utangaçlıklar, iş yükü, insanlar konuşuyorlar ama anlaşılmıyor, önceki boktan, eskiyi tam atlatamadık... 

Geriye kalanlar beklenti dolu...

Ve yargılayıcı tavırları...

Ve önyargıları,

Seks yapmak gerek ama kılı kırk yararak, insanların cehaleti ve öfkeleri, karşı öfke, öncelik nedir bilememek ve sonra zamanı geçirmek... 

Öylece durmak, oyalanmak… Ailelerin dillendirdikleri, duygusallık seansları ve drama sosu.

Ve sonrasında birçok huysuz sanatçı var...

Kabulleniş tekrar tekrar.
Kabulleniş...

Yapmak isteyip yapamamak, yarım yapmak... ve kendini tam gösteremeyenler var.

Çekingen ve küçücük.

Bir var...
Bir yok...
Bir var...
Bir...
Yok...
Gaflet Anı
Bu mu istediğin gerçekten diye,
Sor bir kendine. 
Güneş hafifçe batarken,
Deniz kıyısı hayallerine
Eklediğin her kadın ihtimaline,
Göz kırparken. 

İçim, ölü gibi arkadaşım,
Bir yanım yaşlı bir adam,
Güzel bir melez kadın öteki yanım
Gelecek ile geçmiş belirsiz artık,
Şimdi ile de derdimi çözemedim.
İçim yok gibi arkadaşım,
Heyecanım da yok.
Küçük bir oda dolusu,
Koca kitlelere sesleniyorum.
Sessiz ve yalnız.

İçim kıyıldı arkadaşım.
Geçmişin tadını geğirmekten sıkıldım.
Alkol ile arada görüşürüz,
Çarşamba da dahil olmak üzere,
7 idik, son 6 kaldık..
Amma dolamışım yahu... 
Bir ağlayan var mıdır?
Zira biz ölmüşüz.
Kayan Hayatlar
Gebereceksin.
Kaç kereler aldanacaksın.
Kendin olmadan kedere boğulacaksın.
Bir bir dökülecek o terler soğuk ve huzursuz...
Damlaya damlaya uzaklaşacaksın hayattan.
Herkese yakın benden uzak ve sendekinden.
Kimler derdi ki bu kader bizi ayıracak,
Peki hiç birleşememişleri kim kavuşturacak?

Kahramanca kaçarak ne kadar sürdürebiliriz ki?
Kaç yılında doğduk ki nereye gidebiliriz?
Burası tek evimiz, neden mahvetmeliyiz?
Derlesek iyi kötü sevsek olmaz mı?
Kendilerimize de göstersek kalmazlar mı?
Bilmek yerine anlamaya çalışsak bıkmazlar mı?
Oynamak olmasa bile iki kıvırmazlar mı?
Kıvırdıkça yoldan çıkmazlar mı?
Yoldan çıkarlarsa çemberi kapamazlar mı?
Çemberler birer zincir olacağına, binlerce halka,
Özgürlüğü söyleyemez mi?
Aynı anda...

Sen inanmasan da ben inandım. Sana ve çemberinize.
Bir gün dahil olacağım ancak o gün bu gün değil.

Gün sokakta, yaşanan her anda.
Ve yarın senin kalbin, geçmişin mantığın...
Çalıştır makineni gel an'a yorma bunca güzelliği
Gir aramıza sadelikle yani kinlerinle.

Dur-ulan ve çık.

Hafiflediysen kalkma daha otur... Hafiften havalan.
Kalemini bırak, kalkanını devir.
Yerden bir selam al.
Maalesef öl.
Yapılacaklar
Birleşecekler.
Bölünecekler.
Bölenin karşısında birleşecekler.
Bölenin arkasında kalmadan yüz yüze bakacaklar.

Sevmeden bakamazlar, içmeden anlayamazlar.
Sanırlar hayat bozuk bir plak. Bozuk kalarak düze dönmeye çalışırlar.
Bozulan hayatlar düz plağı bozuk görürler.
İçerler ama geri dönemezler. Ruhlarındaki boşluğu anlayamazlar.


- Mutfağı temizle
- Duş al
- Gelişigüzel şehrini yaz
- Yakalardan kavra, kalplere gir
- Ellerden tut dans et.
- Keneler ile takıl
- Kelamlar ile vaz geçir.
- Korku ile yaşa korkmaktan korkma.
- Ölümden ayrıl..
- Kalıma geç.
Nedensiz Kin
Öfke kalabalıkları içimde.
Korkular kapımda,
Ellerim arkamda,
Kelepçeler ayaklarımda.
 
Attığım adımlar çarpık...
Geçmişim karanlık...
Kendimi aldım kendime koydum,
Gönlümü boş tuttum...
 
Ve ruhumu hoş tuttum.
Overload
As my cigarette burns out,
I crave for love...
As if I am gone from myself,
The world tears me apart.
Since they have lost each other's heart.

As they are putting their joy away,
They kill the youth,
By stealing dreams...
For their supposedly unnoticed,
Evil death way.
Başlıksız
Bir türlü vermediler,
Bu ne biçim oyun?
Ben hep öyle bakıyorum..

Sinirlenme zamanı geldi.
Kandille boynunu bükme...
Al sana bir molotov kokteyl.
Boya tüm şehri, keneleri def et!
Ebeveynler ve Çocukları
Kendimden doğru baktım, 
Seni yarattım,
Söyledim! Boyun eğme asla başkasına!
Sonra, sana baktım,
Onları yarattım.
Söyledim! Bağlıdır hep ruhları sana.
Sen Adem için bana baktın 
Onlar ile kendinden bir Havva yarattın.
Söyledim! Bahçe’de 
 
 
Kendini bildin, hakkın.
Senin sırandasın.
Söylüyorum! Boyun eğ şimdi bunlara!
Söyle! Hazırlansınlar denenmeye.
Son. 
 
Sahici görüntülerden oluşursan...
Taştı
Ev gibi oldum yine, 
Yastık yastık üstüne, ben yastık içine... 
Hakikat yoksun dibinden, kuyusu hașin...
Delilik kanda boğuk, tatlı bilahassa. 

Doldu taștı yine, 
Kel gibi oldum, geldi kelam,
Öksüz ve yetim gibi kaldım. 
Gezer oldum diyar diyar,
Yollarda biçim aldım.
Bekle ki Gelsin
Nerelerden, nerelere.
Yakınken uzaklara. 
Beynimde gezip kanımda yer almayan oksijenden,
Üretemediğim her ATP'den ben mi sorumluyum?

Çıkamadım işin içinden
Sorunlu muyum?
Yalnızlıktan korkan tiplerin şakaklarına dayanmış,
Namlu muyum?

Akvaryumda yüzen balık misali,
Denizlerin hasretini mi taşıyorum?
Yoksa altımdan kayan halının ilmeklerini mi saymalıyım?
Senin yokluğunda saniyeler geçmiyor ki...

Belamı arıyorum, bulamıyorum.
Yoksun gene, ben hep sana bir biçim, suret falan arıyorum.
N'olursun bak donanma yandı, kolun koptu.
Hala boğazı geçemedik. Nah şuramda kaldı.

Çiğ tanesi gibi düştüm çiçeklerin üstüne.
Toplanmaz daha bal sezonu değil.
Arılar şöyle bir dursun.
Ben sana ölemezsin demiyorum. Polen yok henüz.

— 

Yahu embesil misin nesin? 
Kimin emrinde bu düzene uyup gidersin?
Yazar çizersin de duygularından bir habersin.
Anlamasak da, davul zurna sonra belki halay...

— 

Sivrisinek efendinin çaldığı saz yok mu?
Senden daha makul bir can daha çıkar mı?
Bırak boşver iki gözüm,
Ölenle ölünmüyor da, kalanla ne halt etmeliyiz?
Çişim Var.
Yelkenlim su alıyor.
Bedenim nemli ve buruşuk, ama deniz kokusu güzel.
Çamaşırları astım yapayalnız ve çıplak gibiyim.
Allahtan son bir don varmış da içime giydim.
Giydim ki bağırsaklarımı tutsun yoksa işim zor.
Zira sindiremiyorum hayatı.

Dondum lan onu diyorum. Kanım da dondu.
Kalbimi salla gitsin de ellerim işlevli hala...
Yeteneklerim var hatta.
Ama herkese gösteremiyorum, inanç bazlılar.
Dolayısı ile hemen öyle su katınca olmuyor.
Boyalardan da anlarım sanat sepet işi bende.

Unutuyorum işte hep böyle,
Neyi mi? Çişimi. Çişim var.
Ayaklarım soğuk da yemedi, o yüzden değil yani..
Çünkü, işim var.
Aşırı konsantre olunca unutuyor insan. İnanç fazlası var.
Çözündü her bir yeteneğim bir yola döküldük rengarenk.
Her birimiz ikişer ana renkten tali renklere çıktık.

Bi baktım kese dolmuş tabi. Kalkamıyor da insan.
Yardım çağırsak sedyede iki büklüm...
Yapamadan kaldırırlar. Sıkıntılı bu anlayış çünkü.
Bu, gırla olan saplantılar ve anlamsız beyin polarizasyonu,
Geriden geriden gelmeye sebep olan bir nöro-transmitter eksikliği mi?
Yoksa kalp kapakçıklarım mı sıkıştı? Gıcırdıyorlar hakikaten.

Baksana bana! Oturmadan kalkamazsın ki..
Mesela ayakta işersen sıçratırsın en iyisi kalkma sen,
Olduğun yerde sabırsızsın. Ondan baskı yapıyor mesane.
Zamanında bu iş için eğitim bile varmış. 
Ben çocukken kendim öğrendim tabi...
Bir ölüm anında kapıverdim, çok zor da değildi hani.

Karışık meseleler bunlar, boşaltıma benziyor her duygunun yansıması.
Dışkılamaktan farklı yani. Her daim dezenfekte laflarım.
Fazlasını atıyorum anlamadıysanız bahsedeyim;
Düşündükçe baskı artıyor kafalarda, boşaltmadan olmaz,
Sondayı yersin...
Böyle inceden inceden elektrikleri kesmişler gibi, beyinlerde.

Oturarak düşünmek şart değil tabi ama tıbben sıkıntılı,
Bence en sağlıklısı şöyle bir sallamak kafayı, yönü önemli değil..
Her kültürde farklı çünkü... Onaylamasan bile, evet demişsin gibi olabilir...
Postu korumak için, işemek çok önemli.
Geldikçe bekletmeden, ama lütfen zorlamayınız.
Çünkü malumunuz zorlamalara gelemez, insan evladı ters biraz.
Așkı Paylașmașk
Yapım böyle ne yapayım? 
Her daim bir çizgi çekerim.
Așabilene așk olsun. 
Kalbim fizanda yeter ki uçsun. 
Yakarıyor her daim ismimi sayıklar...
Ben de duyuyorum yani.

İnkar edilmez bir hıșım var çünkü.
Yaparsan, oyar. Taparsan, su koyup geçer. 
Benim ki de böyle, nasıl edeyim.
Hareketsiz Tavlama
Yoksa da yok!
Alemi kandırmanın anlamı.
Yapışmadan olmuyor ise
Herkese inat, kayganım.
İnsanlıktan nasiplenmek isteyenler buyursun…

Yalnızlığımı sorgulatacak değilim
Kaldı ki yenilgi olmadan kazanılacak yetiler
Benden değildir.
Yapılmadan yollar, kurulmadan köprüler...
Kendimden her halükarda vazgeçmeyeceğim!

En başından lanetlendim, şarkı da da dediği gibi…
Aşk ile buluşmak zor ve ben bu güce haizim.
Ancak bu demek değil ki enayiyim..
Dağıt dağıtabildiğin kadar, ama artık bitti o işler..
Yorumlamadan özgün olamayız ey güzel..

Kökten bir değişim heyecansız bir hayatı kurtaramaz ki,
Damlayan terler olmadan, hastalıklar bedeni kovalamadan,
Yaşamdan nefret edilmez ki...
Yerler temiz olsa bile aklımı toparlayamam,
Bu yüzden ihtiyaç meselesi değil artık…

Daha çok, bir ipte oynayan iki cambazdık...
İkinci ve üçüncü de gelir,
Bu sonsuza kadar gider ya…
Kavramları karıştırınca, düşerler.
Yine ilki kalır, ikincisi kaldıramazsa, o da düşer…

Hareketsiz kalmadan varamazlar, 
Hareketsiz kalınca ulaşamazlar,
Belki de oturup götüm götüm yanaşmalıdırlar…
Onun için de sabırlarını zorlamaları gereklidir…
Plansız olmadan o ipte oynayamazlar...
İçimdeki Kadına Eski Defterlerden Beri
Açılır günbegün,
Gençliğim saçılır,
Bilgisayar oyunlarında buluşurduk,
Sağım solum karışmış,
Kullanırlar ikisini de, umurumda değil.
Klanlar kurarlar birimizi hapis etsinler diye,
Kaprislerine kapılıp yakın dostlar, beni unuturlar.
Bir teki unutmaz,
Yalnızlığımın sultanı, içimdeki kadın.
Yalvarırım ona n'olur dön...
Dönemez enerjisinden başka.
Güzel bir başka enerji ile birleşti sonunda,
Kaldım ipsiz ben, uzanan bir el var gibiydi,
O da şöhret ile yitik ve sapsız, bir bana kalkışmaz,
Darbeler üst üste memleketimde,
Bir bana yaraşmaz.
Hüküm sürmeden hükmetmek yürek ister.
Kontrolü elden bırakmamak ise kürek.
Çek babam çek, varamazsın bir yere de,
Zaten ne gerek var.
İçimde bir kadın vardı
O da eşini kaptı.. 
Yine de yardımcı oluyorlar, vefa bu..
Eksik bir yanım, paçavra kalbim…
Koğuşum ıssız. Zamansızken tek bir ziyaretçim oldu zamanında.
Bilmeden bekaretimi aldı aklımda ya da öldürdü beni.
Kararsızım gerçek mi yoksa bana tecavüz mü etti?
Bırakmazdı içimdeki kadın güvenmese almazdı içeri...
Kapının mandalı çalışıyor da ben dışarda mıyım neyim?
Neyse ki araştırmacı bir kişiliğim…
Hipotezler her zaman kanıtlanamaz tabii ki...
Ancak kanunlar evrilir. Einstein kanıtladı bunu.
Kadınım benimdir. Yarim emin ellerdedir.
Bir eli yağda öbürü bendedir. Ben gibisini bulmuşsa.
Bulduğunun ki de benim minik serçem olabilir. 
Uçar, kaçar öter. İz sürmek istemez…
Dünya tersine dönünce, kuş avlar kediyi.
Ben bunu kovalıyorum işte. Dönse keșke. 
Yakarmaya gerek yok, sesim kısıksa artık..
Mır mır dolanıyorum. Biraz miyavlayayım.
Aidiyet
Ben o'na aidim,
Sen o’na.
Bir hazin gerçeklik anında,
O beni seninle,
O da seni benimle...
Paylaşıldık.
Sen ve ben... 
Birbirimizle böyle karşılaştık.
Piç Olmak
Sokak ortası,
Yok hükmü,
2 çocuk ve bir hayal.

-Yapayalnız kalmak.
-Yılmadan bakmak tek bir an’a.
-Koşmak istemek.
-Sarılamadan kaybetmek.
-Hiç bilmeden, koklayamadan, def edilmek.
-Korkusuz mu? Aptal mı? Çokca çoluk çocuk ortada...

Yalnızlığın kapısı... Kapatmasan da hep açıktır ya,
İşte bu korkunç.
Bok At Tuğlam Olsun
Yalanı yaşamaktansa,
Gerçeklikte yokluktan bir köhne ev yapmayı seçtim.
Beş kuruşum yok ama yalnızlığımdan bir hazinem var.
Yalpalayarak gezerim aklımda durmadan
Ektiğim fikirler çizdiğim resimler var en azından.
Belirsiz Rest
Yaşanmamış anıları hatırlıyorum.
Seni bildim bileli, ağlıyorum.
Nereleri gezdik bilmezler,
Nasıl boğuşuyorum başkalarıyla sormazlar.

Nedenini bilmezler. Aşkı yok sayarlar.
Belki de hiç yoklardır, ruhları ile beraber uzay boşluğunda,
Bilmeden yok olmuşlardır.
Kaç mevsim geçti ki ben senden vazgeçmedim.

Doğdum ve sonra, büyürken hep senleydim.
Yakalandıkça yapay olduğu idda edilen anılarımızda,
Gerçekliğinden emin oldum.
Hareketsizce yaşantımda ve zamanda,
Durup beklerim.

Kalbimi deştiler defalarca
Vazgeçemem sen buradasın, burada tam.
Yaşanmadıysa da anılarımda
Kalamadıysan da bu dünyada…
Gel benimle, dolanalım.

Senin için ben yaratırım, en karanlık noktalarda bile..
Aydınlatabilirim, o denli parlak ve yoğun.
Çamaşırlarımı bile giymeme gerek yok çıplakken bile gözleri
Kamaştırırım onların akıllarını da,  
Yakabilir tutkum, şehirleri ve onlara sahip olduğunu idda eden devletleri.

Bir özgürlük türküsünü doldururum aşkının anlamı ile.
Yapmadığım onca hatayı düzeltmeye çalışırım, üzerime atılan yalanlarda...
Maksat biz varken yılmadan bir olmak, ve benimken senin olmak.
Hep yaşayacak değil ya sevgililer…
Ölüm de olsa kapımın ardında yıkarım dünyamı yine de geçerim.

Çalamazlar beni ve seni ördüğüm kadersiz kederimi.
Bu yas dinmeyecek.
Çorak topraklarım yeşerecek belki, sen he demeden...
Yağmurlar bir hayatı kuracak.
Ancak yine sonum senindir ilelebet.

Kopacak kıyametim senin elinden..
Korkmuyorum yorgun ve ruhsuz kadınlardan.
Çokça sebepler üretirken toplum arkamdan
Kanmıyorum bir bir kurulan tuzaklara.
Kirli oyunlara uymuyorum. Dans ediyorum seninle.

Gittin ya genç yaşımda, özlüyorum seni..
Ebediymiş gibi ayrılığımız ama ben inanmıyorum.
Kara toprağı kucakladığımda biliyorum,
Saracaksın sen de beni.
Bekliyorum işte öyle ben, bineceğim son treni. 

Bizde de Var Bazı Numaralar
Katamaranlar denizde ilerlerken, 
Senin izlerin ile ilgilenmenin kılıfsal izdüşümleri...
Bu belirsiz kıbleler beni hakikatten bezdirir.
İnsan şaşar, "yahu!" der.

Namüsaitler,
Çamaşırlarını kurutmak içindir ki,
Sıkça yıkamaktadırlar… Değil çıksın diye kirleri.
Oysa güzel be paşam, şanti şanti...
Korkular Topladım
Demet demet. Böyle kocaman, öbek öbek.
Yaşadıklarımdan pay biçtim, ördüm bir kısmını, ilmek ilmek.
Kimseler var, severler içimdekilerin kızıl öfkesini.
Unutamadıklarım ve ara ara yoklayanları var.
Biriktirdim onlar için…

Geldikçe bir kuple,
Söyleyiveriyorum, böyle güzel.
El Uzatmak
Sakın ha!
Yahu neye attıysam sanki o eli…
Not
Kuzeyde yer alan duygular,
Güneye vuran dalgalar,
Ve burası kocaman bir yürek gibi...
Tekleyerek de olsa atar.

Dur ulan! Bunca nefret nereye sığar?
Duracak yakında aman! Bunca hayat kimde patlar?

Gez de gör dediler, bak da öğren, geldim gördüm yenildim,
Kaybederken, kazandıklarımı servet edindim...

Karmaşık diyarlar, kas kafalar bunlar hep aynılar...
Koşun sağ kalanlar, ananız sizin için çağlar.
Başa Dönemedik
Yollar aştım belki...
Ama bir türlü fark edemedim.
Ana’ma vardım, ruhum oldu,
Sensiz kayıptım, kendimi yaktım.

Çıkıp karşılayayım dedim,
Dedi ki bulamazsın...
Yakaramadan, kanmadan,
Eyvallah ettim.

Kuşlar ve geri kalanlar için,
Sattım savdım ne vardıysa,
Buluşmadan evvel 4 yol ağzında,
Anlatayım diye erteledim…
Sonu Göremedik
Tamamına erse de,
Izdırap bitse.
Kazıdım yitik ismini,
Şeklen "o an"ı...

Tamamına ermemiş bir masaldan,
Kopup gelen ilhamla...
Aşık Izdırabı
(Neşet Baba’ya ithafen)

Dolandım ben de.
Diyar bulamadım.
Ne yar’a ne kendime…
Bir usul mutluluk...
Sokamadım sineme…
Cananın kokusunu…
Yaslayamadım sırtımı…
Bir pek sandalyeye…
Namaste Cafe
Bir doluluk anında,
Çıkageldim, boşalt.
Stress falan, bir de hastalık var.
Şehirlerin olduğu türden.
Soluk almak zor üstat.
Bir selam ile açılan,
Bir tutam tütün ile,
Bozulan bir adap.
Egzoz dumanları kafa yaparken,
Köpekler uyuşmuş…
Selam size de...
Çıkardaşlık ve Arkadaşlık ve Karındaşlık
Hayatta çok karmaşa olduğunda,
Bil ki ayıklanması gereken pürüzler var.

Hoş, bir bakıma kınından çıkarılmaya üşenilen bir kılıç kisvesi altında herkes morarır.
Beyne kan gitmiyor gibi lakin hodri meydan demek de zor değil.

Tek tek bulmak zaman ister,
Kimi zaman anlarsın da beklersin…

Bir ümittir bu anlamsız kimseleri sende tutan.
Ve gizli kapaklı akıl oyunlarının pek samimi olmayan git gelleri…

Sabır etmek her zaman işe yaramasa da,
"Eden bulur" hesabı çoğu zaman geçerlidir.

Tavsiyeler biter bitmez insan kendini bulur.
O vakit daha açık ve daha önce seçilmemiş olan yumuşak karınlar ortaklaşa bir karar verirler.

Ortaklaşmak için. 
Bu Günü de Kapattık
Yakınımdan uzak, uzağımdan biraz sağa.
Sonra iki tur daha
Biraz da etrafında dön

Yakarmalar faydasızken
Cezanı seç.

Kızıl bir nokta.
Sanırım elma.

Sen gizledikçe yapmak zorundasın, elin mahkum günaha.
O an geldiğinde kıblen belli ise.

Azabın ona göre...
Hiçlik
Hodri meydan demek
Yalpalayan akıllara,
Yarım kalır hep.

Sıkar gerçek dışılık.
Kisveler altına yerleşik bünyelerin,
Ölümcül sanılan stresleri,
Bükük belleri ile yarım kalır hep.

Yıldırım hızı ile yarışamam,
Gerek de yok.
Yolsuz bir adabın peşinden koşanlar;
İşte, yarım kalır hep.

Çattıkça, yukarı aşağı gider gelir.
Yerinde saymak köpürtür de,
Yine de yarım kalır hep.
Geç ve Güç
Yoksunluk yaratıyor içinde bulunduğum gelişmeler...
Tarumar olmuş bu hayatta, güzelliğin nefis ile birleştiği yerdeyim.
Karışmıyor bir birine ve huzurlu ikisinde de olmak.

Bir ayağım çamurda, diğeri ise ağaçların gölgesinde.
Bakmama gerek yok artık kısmetime.
Hatalarım bende iken, her yaşanan kadere talim.

Yorgun adamlardan bıçak sırtını,
Bozgunlardan talanı,
Taşkın nehirlerden hicranı öğrendim.

Sahnelenen oyunları bir bir izlerken,
Eğlendiğim de oldu, yalnız olduğum da.
Sensizliğim hep baki ama.

Şimdilerde kısık ateşteyim,
Pişmek üzere ve sofra hazır.
Boğazlarda düğümleneceğim.
Merhaba
Dünya! 
Koşan bir adam var.
Bir de yanaşan.

Dikkat et, mecaline.
Bitince ellerinde kalan hiçlik olabilir.

Bunları dert etmezsen kılığın düzelebilir.
Motor gibi çalışan kalbin ağırlığı ile kesintisiz kalınabilir.

Döngüsellik ile benzeşmeden bir varlık sunulabilir.
Ben yer miyim? Bilmem,

Olabilir…

Hazmı belli bir süre alabilir.

Yaklaşımı kendini belli edebilir.

Stop.
Ölmeyeyimsizlik
Akıp giden zamanın, 
Yitip giden evhamın yanında, 
Kalmakta var.
Koz
Kalbim atıyor belirsizce.
Ben ve benden iki ben,
Eril ve dişil kaynaşıyorlar
Ve izliyorum keyiflice

Yatağım alçak ve konforlu...
Belim yumuşakça yatağa,
Yastığa ise aklım değiyor…
Yelpazeler ise duvarlara asılı.

Kah o tarafa kah bu tarafa...
Her yer gül kokuyor...
Bülbülün tutuk tınıları ise
Derbeder bir masalı anlatıyor...

Yıl erkenken kısımları düzelen,
Binler ile aşkı sınayan yücelik,
Gökyüzünün en dibinde varlığını
Gözlerden ırak sürdüren bir mucizelik.

Çanak çömlek patlasın.
Ruh
Ararsın yıkık anılar boyunca...
Dağ gibi, taş gibi, kum gibi, deniz gibi...
Anandan, kapkara toprağından.
Bu Nağmeler
Ne kaldı?
Yokluğun içinde, yankı.
Belli olmadan, yapılar içinde kaldın.

O yazı yazabilmek için, yazı yazmak.
Sanki bu, halimi sormadan kazık atmak... 
Çünkü yazı yazmak hoştur hep.
Islak ve kumlu hayaller koşturur hep,
Akıllarda.
Ne kaldı?

Bir kuru hücre ve beş tomar kağıt.
Gardiyan evhamlı...
Beklemez öyle devamlı.
Sadece biraz korkak.
İlk ve Son Defa, Keşke...
Yeminli bir hayat,
Keşke dememek için.
Ölüme yürüyen ben,
Ve bunun için,
Aşkları da bir bir tepen.
Gözümü kırpmadan, zerre fedakarlık yapmadan.
Olamayacaksa olmasın!

Vazgeçtim herşeyden,
Günahım boynumda, yüküm hafif.
Kaç güneş dönümüdür bekleyen,
Bir düğüm, çözüldü de boğazımda,
Söyleyiverdim, ilk ve son defa;

Keşke… edebilseydik ikimizi bir, sen yitmeden.
Zorlanma
Yakarıyorum içimden katiller boyu…
Küçülen midem ve benden giden hallerim,
Kendimi hesapsızca anlamama sebep oluyor.

Yaratılanlar, hücrelerimde egemenlik kurmak isterken,
Kendimi yarattığım kendim, direniyor.
İnatla ve sorumluluk içinde.
Enigma
Her seferinde bir yerde,
Aynı anda iki yerde.
Kim Olursan Ol, Git Bir Gör
Sanırım benim aşkım sende…
Onu nasıl geri alabilirim?
Terk ederken pek sallamadım,
Geldiğimde inanamadım.

Ne yaptım, ne ettiysem,
Dünya’yı kandıramadım.
Dünyayı Yönetmeyen Akıllılar
Dünyayı yöneten gizli şizofrenlerden,
Belayı arayan sinsi kaçıklardan,
Aklını şaşmış aşk avcılarından,
Daha akıldalar.
Özellikle Bazı Kadınlar
Migren için yaralı,
Kolları sıvalı.
Beş beden küçük gelen,
Kalpazan gibi, yatsıdan hazır.

Habersizce, kendinden geriye,
Yetkisizce bir bilimi icra edercesine,
Kesik kesik nefes alışların sır perdesini deşmek isterken,
Seni sana bırakmadan, daha çok, az az damlatarak,

Hayatı yaşamaktadırlar.
Son Akşam Kuru Fasulyesi
Beni benden çalmak yerine, 
Beni kendi yanında düşlesen,
Yiyebildiğin kadar...
Yemediklerin de senin olabilir,
Şartsız ve hazımlı.
Yandım Galiba
Ben kalktım geldim,
Yok mu galibim?
Ben kazandım da vaad ettim.
Sen yakarsan yanmadan.

Ben vardım galiba,
Orada...
Olmak isterken
Oraya.

Yakaladığım fırsat, beni yitirmeden geldi. 
Burada ancak,
Yananlar vardı...

Ben göçtüm kendimden sonunda.
Yakınımdan uzağa.
Eller zoruyla.

Bir adım kaldı onu da bilen birine...
Kavuşursa, ancak kendinden olana,
Yakınım uzağındaydı.

Koptum galiba klimanın soğuğunda, makul olarak,
Yanamayan bir kadına,
Ellerin yolunda.

Mumum söndü, kaldım derken dönüyordum.
Tam ölüyordum, kapıldım haklı sebeplerden.
Yemek ve Dalgınlık
Düşünce ve yaşam
Bir yemek ama öğlenleyin ve ikinci...
Lokmalar seyrekleşirken yalnızlığın aksine,
Beğenmek her zaman zor gelir.

Delirmez mi diye sorar insan belki kendi kendine,
Ya da bir benden ötekine...
Dalgınken yenilir işte yemek, tadı varken...

Böyledir bu ikisi: Yemek ve Dalgınlık

Karşınızda...
Neye Niyet, Kısmetse Deliririz
Hafif bir fikir, yılışık bir niyet...
Yosun tutmuş akıllardan akamayan suydum,
Durulayım derken arındım,
Enkazlarda takıldım.
Hislerimi arardım,
Heykelimi diktiler.
Kalbimi Kıranlar Siz Değil, Hepinizdiniz
Sessizlik yoğun bir hal, gürültüm de varsıl bir o kadar…
Benliğimi kanıtlamaya uğraşırken ben, misal;
Ağlıyordum neredeyse.

Dolacak olan gözlerim değildi ancak,
Dolar gibi oldu farkettim ki özledim,
Bağırıyordum neredeyse.

Suçlardım belki onu, bunu, şunu,
Yerimde kalıp gözümü ovdum bir iki, 
Kaçırıyordum neredeyse.

Küsmek kaldı geriye.
Öbür Tarafım
Salon ve diğer odalar penceresiz,
Tuvalet deniz manzaralı.
Kitap okurken güzel de,
Yaşayamadıkça kelepir kaldı.

Ters konular açıldı, vahşeti gördüm…
Kalbim korktu, 
Gözlerim yaşlandı.
Ömrüm de,
Oldu mu benim ölüme dayanıklılığım...

O kaldı sınavdan, yeri yine öbür tarafım...
Ormanlar Kralı
Evren mi dengede, evrim mi benim içimde?
Sürüler gezinirken önümde, her birini tek tek mi görmeli?
Mazur mu? Masum mu?

Bakınıyorum şöyle,
Geç kalanlardan ama nereden kaçanlardan…

— sessizlik — 

Ben de böyle olsun istemezdim dostum.
Yolsuz Kaldı
Tuğlalar ve roket...
At duvara, cami yerinde...
Çişin mi geldi?
Duvar aklında...

Ölemeyeceksin, canın burnunda...
Cami yıkıldı ve duvar boyunca,
Sidiğin koktu, biz seni unutunca...

Ecelin bile kaçak...
Sen kimsin yılışık?
Bak işte yolsuz kaldın...
Müsterih
Onda, bunda, şundadır...
Sen önüne bir baksaydın,
Kıtalar aşıp gelmeme gerek kalmazdı.

Seninki beni, benimki seni gömdü,
Ne olamadıysam senin yüzünden,
Bari müsterih olayım.
Toplumsal Olaylara Müdahale Adamı
Görülüyor kimi zaman,
Hızlanmadan, keyfe takık...

Milletin kurtulduğunu sandığı,
Bilimum dertlere sanık...

Bakan yoksa istemez, karışmaz,
Zira kendinden değil, biraz bayık...

Gelir, gelmez, sorunları varsa anlamaz...
Yine de zorlar, sanırım kaçık...
Yalpalamadan, Hızlı Da Koşup Fakat Doğru Adımda Sıçramayınca
İki ihtimal var…

Seçmece gibi yapıyorlar ama seçemiyorsun.
Seçilmeden tam önce, seçtikten biraz sonra karar veriyorsun.
Ve bir git ve bir gel oluyor.

Hesaplarsan tamam,
Yaparsan pek iyi,
Taparsan yalan oluyor.

Sıçrarken, kendi doğrusunu düşünen,
Bildiği bir hatayı şatafatlı yapınca,
Yalpalamadan hızlı koşmuş oluyor.

Zaten maraton sevmeyenler,
Yavaş koşmaya dayanamayanlar yani, umursamıyor...
Uçar gibisin ya, sıçramak eğlenceli oluyor.

Hatasızlık adına, kaçan rekor fırsatları var,
Buna istinaden doğru adımda sıçrayamayanlar,
Sürekli yeniden deniyor ve belki de,

İçten içe, kırılmış oluyorlar.
Kapattığım Televizyon
Dün izliyordum, bu gün kapattım...
Yaralarımın ağrısından yere yattım,
İzlerken boynum ağrıdı.

Yan yatarken izlenen ekrandan gelen bilgiler, nakledilirken tam,
O arada insanın boyun ağrır.
Bu böyledir.

Benim de nicedir, boynum ağrıyor.
Seni Sevmemek İmkansız, Bu Yüzden Nefret Tatsız
Hoş ulan bu iş!
Kafana göre,
Buldun ve oldu.

Sevmek elde ise;
Kaçanlar haksız.
Kaçaklar korkaksa;
Sevenler haklı.

Babamız tatsız.
Mars - Dünya Arası, Saat Başı
Komşu gezegenden bir kül bulutu yükselirken,
Ardında bıraktığı ender başarı ile sarsılıyordu.
Keyfin dikenli hissini veren,
Dünya’da vuku bulmasa da,
Yankı buluyordu.

Farklı sonların yardım çağrısını mı duyuyordu?
Yoksa görev bazen, yok olmayı mı gerektiriyordu?
Bu son seferde, geriye kalan bir avuç muhtaç 
Ve komşu gezegenin tözünü getiriyordu.
Bu Güne Nişan Aldım
Boğum boğum,
Geçmişin yalnızlığı,
Geleceğin karanlığı iken.
An’ın umudu, bir sonrakinin,
Kaynağı.
Bulursan....

Evlenebilirsin elbet, dünya evine giremeden...
Bariz Bu Mevzu
Karşı durmaktan,
Ziyadesiyle koptum.
Kontaklarımı paylaştım,
Kendime kaçtım.

Yoktan bir masal teklifi gibi,
Yapısal olarak arkalık gibi,
Destekler biraz ama ergonomik değil sanki.
Sonunda har vurulup, harman savruldum.

Ha, tekrar bana sararsa,
Belki de biraz malum gibi.
Kalp Kapakçıklarım Yalama Oldu
Akan kan ve içindeki alyuvarlarım...
Olup bitenin farkında değil ne sistem,
Ne de parçaları...

Oturuyorum sağda solda, yorgun argın,
Bihaber olduğu olaylar var insanların.
Bunları kovalıyorum, enerji mi?

Kalbim atıyor ya?!?
Ha ama kalp kapakçıklarım yalama oldu.
Sana mı bana mı? Size aslında.
Tarifsiz iyi aslında.
Biliyor muyum emin değilim.
Aslında,
Bilmediğimi biliyorum.

Hı-hı deme bana!

Sizin için gibi, biraz da şuna ya da bana.

En nihayetinde yine size aslında.
Bunu Komik Buluyorum
Her şeyi de mi?
Bıkmadan mı?
Yol Üstü
Karışan esirler,
Kendilerini sen zannederken,
Yıpranan yaprakların dökülmeden kalıp,
Daha da güçlü, falan...

Yenilenirken insan bu karmaşık yol üstü,
Açgözlü ecinnilerin bedeninden,
Kaderin kör kurşunları çıkar,
Bezer duvarları. 

Ve önündeki koşucular...

Koşamayanlar hedef iken,
Kaçanlar ve araya girenlerden ölenler olur.

Hancının derdi değildir bu,
Hanımına sorar.

Çok gözlemlemek sana gelmez...
Veya bir benzeri yanıt gelir.
Talip olduğun kimliğin bir sen değil ise.
Bir Adam Tanımı
Demeye de dilim varmıyor da... Kimsesiz gibi.
İstiyorum kalsın öyle sadece...
Benim için, zorunda kalana kadar.

Kendime ve herkese yapıyorum bunu ki,
Bence tek yol bu...
Zorumda kalınsın istiyorum, mecbur olunsun...
Kendimin kendine kanıtını göremeyen ben...

İstiyorum bir adamım ve kendime yakışık bir tanımı olsun.
Değiştireyim kolunu bacağını kesip tersten takabilirim...
Çalışmıyorsa sonunda bu da bozuldu diyerek bırakabilirim...

Delik deşik kaldım, ne ara?
Tanımlarımı zorlarken tanımlandım...
Anlamakta da biraz zorlandım.
Amaaan neyse ben zaten yanmışım...
Kendin Gibi Olmayanla Olmak
Kendin gibi olmayanla mutsuz olmaya alışmadan,
Kendin gibi olanla mutlu olmak olur mu?

Bilinir bunca yer ve zaman ancak kadim kalmak zor mu?

Yalpa etmeyen, kefilsiz de kendine bir ben bulur mu?

Herkes kendinden vazgeçmeden bir arada kalınabilir mi?

Hortlak görmüştüm geçen gün…

Bu sorularım cevapsız kaldı sonra.
Durgun ve Bilinçli
Makul ölçünün biraz üstü,
Sanki yaptırım uyguluyorlar gibi.
Bu yüzden aslında üzüntülü.

Havasız bir ortamda,
Maktül tanımlamaya hevesli…

Sanırım bu insan,
Durgun ve bilinçli…

Dibe değil de sana, bana, herkese

Vuruyor, durdukça...
Vurdukça unutuyor...

ve 

Bilinçli yüzünde, senden, benden, herkesten,
Çalıntı olduğunu unuttuğu, acımasız gülümsemesi.
Yakım Uzaklığı
Ne kadar yakın?
Bu mesafe mütemadiyen belirsiz…
Neden?

Peki o mesafeden çekiyor mu?

Yardıma ihtiyaç duyulması bir tarafa,
Bu sularda, olan biteni gençliğe vermek,
Yetersiz bir değerlendirme gibi.

Yine de her kim isen, bir cürmün,
Yakacaksan bir yerin olmalı.
Uçuyorum, Kaçıyorum, Sanıyorum
Hoplayan akıllar var,
Zihnimin her bir köşesini zaptedecek,
Bilmediği üzerine kafa yormamış,
Havalanma için izin bekleyen uçakların,
Metal soğukluğundan kendine pay çıkaran...
Havanın sürtünmesini yok sayan...
Dolayısı ile uçamayan.

Pas geçen kuşlar var.
Motorun sıcak havasından yükselmeyi iş bilen,
İçinde parçalanmayayım derken, dalgası ile savrulan, 
Bu arada kaybeden kanatlarını ve sürünmeye başlayan,
Dolayısı ile kaçamayan.

Malum ile imtihanı olan gençler var,
Fabrikadan çıktığını sanan,
Yok olmak istemeyen, 
Yolunu yoklukta arayanlardan medet uman...
Sanrısından uzak olduğunu zannetmeyi beceremeyen.

Ve toplum da dillenir, bireyin içinde,
Keyifliymiş gibi kandırmak için söyler çürük elmalar,

Uçuyorum, kaçıyorum, sanıyorum.

Sonunda bir boş oda ve nefretinden yalnızlığı,
Bağırır hep tek bir ağızdan;

Korkuyorum...
Korkuyoruz...
Korkmuyor?
Beceremiyor Değilim, Adet Edinmedim
Yazılanlar kafalarda...
Hayatın içine sızanlar da,
Kafalarından da… 
İnkar var maalesef…

Karşılıklı bir düello hali,
Yenildikçe daha kalabalıklaşmış,
Düşmanımsı bu sürüyü alt etmek için
Gösterişle göze sokulan maharetleri,

Beceremiyor değilim,
Adet edinmedim.
--
O zaman al sana,
Çoluk çocuk bir martavalmışcasına.

"Hiç sayıyor kendini oluşmamış ruhların arasında."
--
Doğalı bu ya...
Size de,
Yazık ki ne yazık.
Cennetin En Alt Katı
Garantici, dindar sanılarak ölmüş, hesabını kendinden soramayan, benliğini yok saymış, bedenini mal bilmiş, pazarlığını korkarak 
yapmış, risksiz ve zevksiz kimselerin tiranlığı.
Köpeği Varmış
Lisanı sökünce,
Kalabalıklaşmış beyinler çirkinleşiyor böyle.
Sahip olunduğu sanılan bir organizmanın,
Evrensel ışıltısı kendini belli edince,
Bir form alıyor...

Derdi gördüğünden kelli,
Çokça zaman köpek sanmış kendini,
Bir de aşağılık ki...
Zihnini bu şekilde yansıtmaya alışmış.
Üstüne üstlük sadece kendine zaruri...
Ne çok
Bir şeyler var.
Bir bir derinlerden düşen,
Neydi ki beni bunları düşünmeye iten?

Yapmadım bir şey, yemin ederim.
Birileri var hep kendini bildiren.
Sanırım onlar sana, bunu düşündüren.

Satırları takip eden bilinçleri,
Aslında seni sormalı...
Çoğul gibi bir ses,
Hemcinslerinden güç almadan çıkmıyor.
Cins dediysem düşünsel biraz,
Kalp gibi ama biraz ruh da var...

Tipik bir yaklaşım durmaz benliğinde insanın..
Ortaya çıkar sen kaçmadan...
Geri çekmek istemem ama yolun burdan geçiverir...

Ne çok alıştım alınmamak istemeye,
Kendimden geçirirken sen beni,
Kaçtım kendimden ayrı bir cinse,
Önemi de yok aslında...
Sen bu erkek ile ben bu kadın ile,
O kadın bu kadın ile bu erkek o erkek ile..

Ne yapıyoruz hep birlikte 
Önemi var mı romantizmin?
Çalınan şarkı gibi, anın bütünlüğü kaldırmaz mı kafamızdaki amansız büyüyü?

Özgür olmanın önemini ben anlatamam 
Zira ne çoktur, aslı yok olan katiller.
Onlar bilirler özgür olamamanın ızdırabını.
SON

Başka konular da var...

Back to Top